
Ne zamandır gönlüm “kadınca buluşmalar” istiyordu.
Uzun sessiz yürüyüşler yapıp, biraz renklerle biraz kendimizle biraz birbirimizle sarmalanıp, birlikte pişirip birlikte yiyip, çiçeklere, denize, ufka ve gözlerimizin içine doğru bakıp hayatı kadınca ve kadına dair karşılayasım çok vardı.
Sabahlara, canımız çekerse de güneş batarken vakitlere yoga ve meditasyon ile eşlik etmeye, belki gün doğumunu bir kumsalda karşılamaya, bahar çiçekleri toplayıp demetler hazırlamaya, doğanın şifasını konuşup şifasını almaya, ağaç altında ayakları uzatıp kitap okuyup akşam olduğunda okuduklarımızı konuşmaya, kahkaları duyduğumuz kadar sessizliğimizi de duymaya, kimi zaman bir köyde mantı açarak sepet örerek, kimi zaman bir dağ evinde kümes tamir ederek, bazen çocuklarımızı da alıp, hem kendimize hem değerlimize ömrü boyunca yeşertip büyüteceğimiz tohumlar ekmeye dair
renklerimizi birbirimize bulaştırmaya dair
“bir”likte “ol”maya dair büyük bir özlem ile yola çıktım.
Ayça Oğuş